Sabah erken kalkmak için telefonun alarmını 06:25'e kurmuştum; fakat kalk zili biraz daha erken çaldı; hem de önce aaaa", sonra "iiii" diye. Siz de bunu kalk zili olarak dinlemek istiyorsanız Karpaz'a gelin. Vallahi uykumu almışım. 5-10 dk erken kalkmanın ziyanı yok. çadırı toplayana kadar saat 07:30'u buldu. Bu sırada yanıma bir polis arabası geldi. Bir polis selam verip araçtan indi. Benim burada gecelediğimden haberleri varmış.
Burnun diğer ucunda bir ışık varmış. "Haberin var mı?" dedi. Yarımada hakkında biraz bilgi verdi. Kıbrıs çok güvenlidir dedi. Ben de gezmek istiyorum nasıl oluyor bu işler, falan filan derken epey lafladık. Saat 08:00 civarı yola çıkmak üzere hazırdım. Haritama göre bulunduğum noktadan yarımadanın kuzey tarafına doğru giden oradan da Altınkum kumsalı'na giden bir toprak yol var. Dün geldiğim kısa yolu değil de bu yolu kullanarak Altınkum Sahili'ne ulaşmaya karar verdim. Yola çıktım; fakat orman içinde birbiriyle kesişen epey toprak yol var. 2-3 saat kadar bu yollarda bisiklet sürdüm. Dün ve bugün keklik seslerini de duyuyordum. Bu bölge korunduğu için olacak, önümden pırrrr diye bir sesle ansızın havalandılar çokça.
Burnun diğer ucunda bir ışık varmış. "Haberin var mı?" dedi. Yarımada hakkında biraz bilgi verdi. Kıbrıs çok güvenlidir dedi. Ben de gezmek istiyorum nasıl oluyor bu işler, falan filan derken epey lafladık. Saat 08:00 civarı yola çıkmak üzere hazırdım. Haritama göre bulunduğum noktadan yarımadanın kuzey tarafına doğru giden oradan da Altınkum kumsalı'na giden bir toprak yol var. Dün geldiğim kısa yolu değil de bu yolu kullanarak Altınkum Sahili'ne ulaşmaya karar verdim. Yola çıktım; fakat orman içinde birbiriyle kesişen epey toprak yol var. 2-3 saat kadar bu yollarda bisiklet sürdüm. Dün ve bugün keklik seslerini de duyuyordum. Bu bölge korunduğu için olacak, önümden pırrrr diye bir sesle ansızın havalandılar çokça.
Sonunda bir yol bulup Apostolos Andreas Manastırı yakınlarından ana yola çıktım. Dün uğradığım manastıra tekrar uğradım. Manastır dolaylarında dün sadece uzaktan vesikalığını çekebildiğim eşekleri daha yakından ve sürü halinde görme şerefine nail oldum. Bu eşekler dünyanın en şanslı eşekleridir sanırım. Ekmek elden su gölden, ne yük derdi, ne semer derdi; yaşayıp gidiyorlar.
Sonra yine, yeniden, bir kez daha Altınkum. Dün gün batımına yakın, buradan geçerken durmuş, uzun süre seyretmiştim. Birde ışık arkadan vururken izledim. Her türlü harika, her türlü nefes kesici.
Buradan Dipkarpaz'a kadar dün geldiğim yolu tersten aldım. Dipkarpaz'dan sonra Yarımadanın güney sahillerine paralel bir şekilde uzayıp giden Kaleburnu, Kuruova, Avtepe, Derince, Boltaşlı,Gelincik Köylerinden geçerek Ziyamet Köyü'ne ulaştım. Bu köylerde camilerin yanında çoğu artık kullanılmayan kiliseler mevcut. Boltaşlı Köyünde bir manastır var. Bu manstırı gezdim.
Ziyamet Köyünden sonra istikametime Gazimağusa'yı alıp bastım pedala. Ziyamet Köyü'nden sonra yol oldukça düzgün. Boğaztepe'den sonra otaban gibi zaten.
Bugün Gazimağusa yakınlarındaki Selamis Harabeleri'ne ulaşmak istiyorum. Haritama göre Selamis Harabeleri'nin dibinde bir kamp alanı var. Benim için, bir çadır kurulabilecek kadar alanın olduğu her yer kamp alanıdır; fakat kampı buraya kurarsam sabahki ilk işim Selamis'i gezmek olacak. Ortalık iyice kararmış olmasına rağmen kullandığım yol ışıklandırılmış olduğu için durmadan bastım pedala. Saat 18.00 civarı Selamis tabelasını görüp sola sapıp anayoldan biraz içeride, deniz kıyısında Selamis'i ve haritaya kamp alanı olarak işaretlenmiş piknik alanını buldum. Bu yer piknik alanı olarak düzenlenmiş ve son 35 yıldır kimse uğramamış gibi, alandaki ot diz boyu olmuş, su ve tuvalet de yok. Haritalara koşulsuz güvenmemek lazım. Kendim geride çok daha müsait alanlar görmüştüm; ama bir hayli geç oldu. Buraya kuracağım çadırı artık. Burası epey rüzgar aldığı için çadır kazıkları çok sağlam çaktım. Çadırın sağındaki ve solundaki ipleri büyük taşlara bağlayıp gerdirdim. Yemeğimi yiyip, zaman geçirme amaçlı deniz kıyısında biraz yürüdüm; dalgaların sesini dinledim. Sonra çadıra dönüp gün sonu notlarımı yazdım. Şu anda şubatın başı olduğu için geceler uzun. Ne kadar yorgun olursam olayım, çok erken uyuyamıyorum. Uyumadan önce yaptığım işlerden biri de kitap okumak. Tek başına tura çıkıyorsam kitabı yanımdan eksik etmem bundan sonra.
Yarın erken saatte önce Selamis Harabeleri'ni gezeceğim. Sonra 10 km ilerimde olan Gazimağusa şehir merkezi, ardından istikametim Lefkoşa. Yarın ola hayır ola.
Ertesi Gün 5 Şubat Salı
Bu sabah yine oldukça erken(06.20'de) uyandım. Yola çıkmam saat 08.00'ı buldu. Önce kamp kurduğum yerin yanındaki Selamis Harabeleri'ni gezdim. Arkasından Gazimağusa ile aramdaki 10 kilometrelik yolu kısa bir sürede aldım.
Gazimağusa'ya varınca hemen kale içine girdim. Hemen hemen Kıbrıs'la ilgili bütün broşürlerde gördüğümüz Lala Mustafa Paşa Camii'ne uğradım. Bu camii( önceleri Saint Nicolas Katedrali ) Lüzinyanlar döneminde, 1298 - 1312 yılları arasında inşa edilmiş; tüm Akdeniz dünyasının en güzel gotik yapılarındanmış. 1571 yılında cami haline getirilmiş. Kıbrıs Fatihi olarak anılan Lala Mustafa Paşa'nın adını almış.
Namık Kemal müzesine uğradım. "Vatan yahut Silistre" oyununun 5 Nisan 1873 tarihinde İstanbul Gedik Paşa tiyatrosunda oynanmasından sonra 9 Nisan 1873 tarihinde Namık Kemal Kıbrıs'a sürülmüş, bu binada tutuklu kalmış.
Bir süre daha kale içinde dolaştıktan sonra tekrar Lala Mustafa Paşa Camii'ne geldim. Burada video çekimi için durup bir banka bisikletimi dayadım; fotoğraf makinemi de bankın üzerine koyup; kayıt düğmesine bastım. Bisikleti hareket ettirdiğim anda üzerine makineyi koyduğum bankın en öndeki tahtası fotoğraf makinesi ile birlikte yere düştü. Fotoğraf makinesi hala çalışıyor ama lensi takılı kaldı, fotoğraf çekmiyor. Çektiğim fotoğraflar da görünmüyor. Artık bu saatten sonra fotoğraf çekemeyeceğim. Hiç olmadı dört gündür çekmekte olduğum fotoğraflara bir şey olmasaydı. (Fotoğraf makinesi ile birlikte kartım da zarar görmüş. Eve varınca çektiğim fotoğrafların tamamına yakınını bir program vasıtasıyla çok şükür ki kurtarmayı başardım.)
Gazimağusa'dan sonra düz bir yolla Lefkoşa'ya vardım. Burada kale içinde bir kaç cami ve Büyük Han'ı dolaştım.
Lefkoşa'dan sonra Güzelyurt'a doğru sürdüm bisikletimi. Manzara Lefkoşa öncesi nasılsa sonrasında da aynı. Geniş, düzgün, düz bir yol, yolun sağı ve solu diz boyu olmuş ekin tarlaları, yol boyu sarı çiçekler, sağlı sollu köyler, köylerin içinde büyüklüğüyle dikkat çeken camii ve kiliseler, uzaklarda uzayıp giden Beşparmak Dağlarının güney yamaçları, bir de yamaçlara işlenmiş büyük KKTC bayrağı... Beşparmak Dağları'nın kuzey yamaçları inadına ormanlık olmasına rağmen güney yamaçları tam tersine ağaçsız ve çıplak. Bunun nedeni sanıyorum kuzey yamaçlarının çok yağış alması.
Güzelyurt'a doğru giderken Çamlıbel yol ayrımına gelmeden önce Filo Denizcilik'in Girne şubesini aradım. Taşucu'ndan gidiş-dönüş biletimi alırken hava durumuna göre seferlerin günü ve saati değişebilir; dönmeyi düşündüğünüzde arayın, sefer durumu hakkında bilgi isteyin demişlerdi. Olumsuz hava koşulları nedeniyle salı 13:00'daki seferin Perşembe gecesi 24:00'a alındığını, Perşembe gün seferin olmayacağını belirttiler.
Bu durumda yarın Girne'de olmam lazım. Çamlıbel yol ayrımında gidonumu sağa kırdım. Haritama göre Çamlıbel'de bir kamp alanı var; geceyi burada geçirmeyi planlıyorum. Güneş batmadan yarım saat kadar önce Çamlıbel'e ulaştım ama kamp alanını göremedim. O anda soracağım kimseyi de göremeyince bastım pedala. Çamlıbel'de Kaçakçının Köşkü olarak da bilinen Mavi Köşk tabelasını gördüm. Hava kararmaya yüz tutmuşken kalacak bir yer bulmam gerektiği için dönmedim. Çamlıbel'den sonra 5-6 km'lik güzel bir inişle Güzelyalı sahili'ne vardım. Sahilde çadır kurmaya müsait bir alanı gözüme kestirdim. Yalnız müthiş bir rüzgar esiyor denizden karaya doğru. O anda daha az rüzgar alan bir bulmalıyım diye etrafıma bakındım ama bulamadım. Sahilde her taraf kum. Çadır kurmayı düşündüğüm alanda otlar var; yani zemin toprak; kum üzerine çadır kurmam söz konusu bile olamaz; ancak kazıkları sağlam bir şekilde otların bulunduğu toprak zemine çakarsam rüzgara karşı koyabilirim. O rüzgarda güç bela çadırımı kurdum. İplerini büyük taşlara bağlayıp gerdirdim. Daha önce böylesine bir rüzgarla karşı karşıya kalmamıştı çadır. Şiddetli yağmurda testten geçmişti; bakalım bu rüzgarda nasıl bir sonuçla karşılaşacağız.
Çadırı kurduktan sonra uçmaya karşı tedbir amaçlı, çadır içinde ağırlık yapması için bisikletin selesi dahil bütün eşyalarımı çadırın içine soktum.
Bugün diğer günlere nazaran daha fazla kilometre yaptım. Karnımı doyurduktan sonra girdim tulumun içine uyumaya çalıştım. Uyumaya çalışırken yan taraftan rüzgar alan çadır şekilden şekile giriyordu. Pol kırılması, çadırın yırtılması gibi olumsuzluklar karşısında neler yapacağımı düşünürken rüzgara rağmen uyumuşum.
Şu anda Girne'ye 20 km'lik bir mesafedeyim. Yarın öncelikle Girne'ye ulaşmak ve gece kalkacak geminin kalkış saatine kadar Girne'de vakit geçirmeyi planlıyorum.
6 Şubat Çarşamba
Girne'ye az bir yolum kaldığı için bugün uyuyabildiğim kadar uyumayı düşünüyordum; ancak 09:00'a kadar zaman geçirebildim. Dün buraya geldiğimde esen rüzgar şiddetini biraz düşürerek esmeye devam ediyor. Gece rüzgardan dolayı ara ara uyandım, çadırı kontrol ettim. Çadır ezildi, büzüldü ama pol kırılması, yırtılma vs. hiç bir şey olmadı. Çadır rüzgar testinden de başarıyla geçti.
Toparlanma ve kahvaltının ardından yola koyuldum. Hava kapalı; her an yağmur yağabilir.
Girne'ye doğru giderken yolun solunda Karaoğlanoğlu yakınlarında Barış Harekatında ilk çıkarmanın yapıldığı sahilin hemen üstünde bir şehitlik var. Şehitliğin yanında çıkarmada Kıbrıs'a ilk çıkan alayın komutanı Albay İbrahim Karaoğlanoğlu'nun da içinde veya önünde şehit olduğu bina var. Bu bina bugün Barış harekatı müzesine dönüştürülmüş. Müzede harekatla ilgili anılar, bilgiler, harekatta kullanılan silahlar, harekatta şehit olan askerlerin ve mücahitlerin fotoğrafları var. Tek tek fotoğraflardaki gözlere baktım. Bu anlarda biraz duygulandım mı ne? Müze binasında harekatta kullanılan askeri araçlar var.
Şehitlikte Fatiha'mı okuyup yola koyuldum. Saat 13:00 civarı Girne'ye giriş yaptım. Beni güneşli ve açık bir havayla uğurlayan Girne, günler sonra kapalı, sisli ve yağmurlu bir havayla karşıladı.
Girne'ye varınca önce yemek yedim. Bir kahvede çay içtim, vakit geçirmek için bütün gazeteleri okudum.
Gece 24:00'da kalkacak gemi için erken bir saatte limana gittim. Limandaki kafede bir masaya oturup çay eşliğinde notlarımı tuttum. Ara ara televizyondaki milli maça gözüm kaydı.(Çek Cumhuriyeti ile hazırlık maçı, 2-0 kaybettik.). Maçın devre arasında Muhteşem Yüzyıl açıldı. Muhteşem Yüzyıl sınırları aşmış arkadaş. Siz hala yayından kalksın mı, kalkmasın mı tartışmasını yapıyorsunuz.
Saat 23:15 civarı gemiye geçişler başladı. Daha erken geçilseydi geçerdim ama memurlar ancak geminin kalkış saatinden bir saat önce geliyormuş. Saat 23:30 civarı Filo Denizcilik'in limandaki ofis'ine uğrayıp çıkış harçlarını(34 TL) yatırdım. Geçişteki kuyruk eriyince geçiş yapmak üzere o tarafa doğru yöneldim. Görevli polis, bisiklet üzerindeki tüm malzemeleri bagaj görüntüleme cihazından geçirmek üzere çıkarmam gerektiğini söyledi. Taşucu'nda herhangi bir aramaya ve görüntülemeye gerek duymamışlardı ama buradaki uygulama böyleyse saygı duyarım. Gemiye vardığımda araçlar için ayrılan 2. katta bisikletime yer buldum. Bisiklete yer çok, görevli istediğin yere koy, yalnız düşmemesi için bağlarsan iyi olur dedi. Gemi yine 1 saat geç kalktı. Gelirken yaptığım gibi giderken de koltuklar üzerine uzanıp uyku tulumu mu kendime yorgan yaptım. Bir ara pencereden Girne'nin ışıklarını gördüm. Sallana sallana Anavatan'a doğru giderken Yavru Vatan'a elveda demeye varmadı dilim. Belki tekrar gelirim, çok da isterim. Planladığım rotada beklentilerimin üzerinde güzel bir tur oldu ve bu tur burada biter. Girne-Taşucu arası deniz yolculuğu 7 saat sürecek. Yarın Silifke'den otobüs'e atlayıp Bursa'ya döneceğim.
Saat 23:15 civarı gemiye geçişler başladı. Daha erken geçilseydi geçerdim ama memurlar ancak geminin kalkış saatinden bir saat önce geliyormuş. Saat 23:30 civarı Filo Denizcilik'in limandaki ofis'ine uğrayıp çıkış harçlarını(34 TL) yatırdım. Geçişteki kuyruk eriyince geçiş yapmak üzere o tarafa doğru yöneldim. Görevli polis, bisiklet üzerindeki tüm malzemeleri bagaj görüntüleme cihazından geçirmek üzere çıkarmam gerektiğini söyledi. Taşucu'nda herhangi bir aramaya ve görüntülemeye gerek duymamışlardı ama buradaki uygulama böyleyse saygı duyarım. Gemiye vardığımda araçlar için ayrılan 2. katta bisikletime yer buldum. Bisiklete yer çok, görevli istediğin yere koy, yalnız düşmemesi için bağlarsan iyi olur dedi. Gemi yine 1 saat geç kalktı. Gelirken yaptığım gibi giderken de koltuklar üzerine uzanıp uyku tulumu mu kendime yorgan yaptım. Bir ara pencereden Girne'nin ışıklarını gördüm. Sallana sallana Anavatan'a doğru giderken Yavru Vatan'a elveda demeye varmadı dilim. Belki tekrar gelirim, çok da isterim. Planladığım rotada beklentilerimin üzerinde güzel bir tur oldu ve bu tur burada biter. Girne-Taşucu arası deniz yolculuğu 7 saat sürecek. Yarın Silifke'den otobüs'e atlayıp Bursa'ya döneceğim.
Etap(4.,5.,6. Günler) Sonu Fotoğrafları
4 Şubat Pazartesi
Kamp alanıSabah yanıma bir polis geldi. Biraz lafladık.
Karpaz Yarımadası'nı kuzeyinde bir yerlerde...
Bugün biraz toprak yolları kullandım.
Karpaz Sahilleri. Sezonu olmadığı için hepsi bomboş.
Apostolos Andreas Manastırı ve arkasındaki çeşme. Suyunun şifalı olduğuna inanılıyormuş.
Apostolos Andreas Manastırı
Karpaz Eşekleri bu kez sürü halinde...
Bu da benim gibi yalnız...
Altınkum Kumsalı'nı bir tepeden seyre dalmışken...
Seyyah molada...
Altınkum Kumsalı
Altınkum Kumsalı
Yolda...
Yolda...
Yoldan...
Kumsallara indik, kumlarla buluştuk zaman zaman...
Köylerdeki mezarlıklar bakımı ve rengarenk çiçekleriyle dikkatimi çekti. Bu arada Kıbrıs'ta Yalnız başına dalgalanan bir KKTC bayrağı bulamazsınız. Mezarlıklarda bile ay yıldızlı bayrakların alı ve akı bir arada...
Panagia Kanakaria Kilise ve Manastırı5 Şubat Pazartesi
5. Günün sabahında kamp alanım.
Selamis Harabeleri'nde
Selamis Harabeleri'nde
Selamis Harabeleri'nde
Selamis Harabeleri'nde
Selamis Harabeleri'nde
Selamis Harabeleri'nde
Bu işler öyle kömürle tarihi eserlerin ve mekanların üzerine yazı yazıp, şekiller çizip ucuz kahramanlıkla olmuyor. Adamlar yüzyıllar öncesinde bir şeyler üretip bunları bugüne ulaştırmışlar. Helal olsun. İşte ölümsüzlük bu...
Selamis Harabeleri'ndeGazimağusa'da
Gazimağusa'da
Gazimağusa'da, Lala Mustafa Paşa Camii
Gazimağusa'da
Gazimağusa'da
Not:Fotoğraf makinem bozulduğu için Gazimağusa'dan sonra fotoğraf çekemedim.
İlgili Yazılar
İlgili Yazılar
St Hilarion Kalesi-Zafer Burnu(Bisikletle Kıbrıs-2)
Zafer Burnu-Gazimağusa-Lefkoşa-Girne(Bisikletle Kıbrıs-3)
Video, Enler, Bilgiler(Bisikletle Kıbrıs-4-Son Bölüm)
Bisikletle Kıbrıs (ROTA)
Merhaba
YanıtlaSilAli Bey turunuzu takip etmekten büyük keyif aldım.
makinenize üzüldüm,umarım tamir imkanı vardır
Saygılar...
Ali kardeş maşallah hem geziyorsun hem gezdiriyorsun bizleri... Allah yar ve yardımcın olsun yolun açık olsun... Cemil VURUCU
YanıtlaSilTebrik ederim Ali abi çok başarılı ve öğretici bir gezi olmuş. :))
YanıtlaSilKARDEŞİM ALLAH YOLUNU AÇIK ETSİN ÇOK HOŞUMA GİTTİ GİDİPTE GEZEMEYEĞEMİZ YERLERİ GEZDİRİYORSUN
YanıtlaSilMerhaba Ali Bey.Sayfanızı tesadüfen Kıbrıs bisiklet gezimiz öncesi araştırma yaparken gördüm.Oldukça da faydası olacak bize.Teşekkür ederim.Rotamız sizin rotaya oldukça benziyor.Farklı olarak biz Güzelyurt ve Lefkeyi de dahil ettik.Saygılar.
YanıtlaSilMerhaba. Nisan ayı içerisinde Girne-St. Hilarion Kalesi yolunu bisikletle geçmeye çalışan iki arkadaşın, Yaman Kışlası'ndan geri döndürüldüğünü öğrendim. Kaleye çıkma niyetiniz varsa bilginiz olsun. Keyifli zaman geçirmenizi dilerim. Selamlar.
Sil