Kavrun- Ayder- Hazindak- Pokut- Çamlıhemşin (Kaçkarlar'da Tek Başına -3)

Bu, Yukarı Kavrun'daki üçüncü günüm. Artık buradaki yaylacıların çoğu beni tanıyor. Kavrun cephesinde yeni bir şey yok. İki gün önce ve dün nasılsa bugün de aynı-sisli ve yağmurlu-. Saat 12'ye kadar üç gündür gitmeyen sisin gitmesini bir umutla bekledim; ama gitmedi beyaz duman. Daha fazla zorlamaya gerek yok. Sis: "Ben buranın yerlisiyim; niye gideyim, sen git." diyor işte. Gitmezsen gitme be! O zaman ben giderim arkadaş.
Son bir defa Yukarı Kavrun'da yayla evleri arasında dolaştım. Saat 12'de bir minibüse atlayıp Ayder'e indim. Ayder'de kaplıcalara uğrayıp bir saat kadar termal havuz keyfi yaptım. Ayder'den sonra minibüsle Çamlıhemşin'e inmeyi, oradan da Pokut Yaylası'na ulaşmayı düşünüyordum. Kaplıcadan çıkınca yol kıyısındaki bir tabeladan Ayder ile Hazindak Yaylası arasında bir yürüyüş parkuru olduğunu gördüm. Bu sırada atıştıran yağmur birden durdu. Ben de bakkala uğrayıp nevale stoklarımı güçlendirdim ve sise rağmen Hazindak yoluna koyuldum. Daha birkaç yüz metre bile yürümemişken yağmur yeniden başladı. Çıktığım yoldan dönmek benim karakterim değildir; yola devam.

Aslında bu patikanın varlığından haberdar değildim. Elimde bulunan Zirve Dağcılığın Kaçkarlar Haritası gayet kapsamlı hazırlanmış ve en küçük patikalar bile yer alıyor; fakat bu parkur haritamda yok. Yol kenarındaki tabelayı görünce bu yola sapmış bulundum.

Parkurun ilk kilometresi fena değil. Yola düşeli yaklaşık yarım saat olmuşken karşıdan gelen yalnız bir adama selam verdim. Fransızmış. Yaylaya ne kadar var diye sordum. Ayder'den çıkınca iki buçuk saat yürümüş; yaylaya ulaşamayınca geriye dönmüş.

Ayder'den hemen sonra yağmur başlayınca giydiğim pançonun çok faydasını göremedim. Panço bu dik ve bol ağaçlı, bol otlu yolda işimi zorlaştırıyor. Ya bir yere takılıyor ya da yol çok dikleşince alt tarafına basıyorum. Böyle olunca bir ağaç altında pançomu çıkarıp yağmurluğumu giydim. Boynumda asılı duran fotoğraf makineme yağmurdan zarar görmesin diye bir poşet geçirdim.

Yağmur hala devam ediyor. Donuma kadar ıslandım; sucuk gibi oldum. Bu güne kadar içi damla su görmemiş botlarım bugün vıcık vıcık oldu. Başlangıçta dereleri geçerken ayakkabımın içine su geçmesin diye taşlar üstüne basarak seke seke geçmeye çalışıyordum. Artık kayış koptu ve ayağım nereye giderse oraya basıyorum.

2 saat kadar yürüdükten sonra Ayder'e doğru yürümekte olan bir çiftle karşılaştım. Onlar da Hazindak'a ulaşamamışlar. Dediklerine göre ileride büyük bir dere varmış ve şu anda zaten belli belirsiz olan patika derede bitiyormuş. "Telefon çekmiyordu; yoğun sis vardı; kaybolmaktan korktuğumuz için dereden karşıya geçmeyip geri döndük." dediler.

Çok geçmeden bahsettikleri dereyi buldum. Derenin gözüme kestirdiğim bir yerinden şaldır şuldur karşıya geçtim. Aşağı yukarı dolaşırken patikanın devamını buldum. Aslında patika bu bölümde çok belirgin değil. Ayder'den beri patika boyunca ara ara direkler dikilmiş. Bu direkler sayesinde bu bölümde yolu kestirmek kolaylaşıyor.

Yaklaşık 3,5 saatin sonra Hazindak'a ulaştım. Hazindak da her yer gibi-yağmurlu ve sisli-. Hazindak'ta kıs bir süre dinlendikten sonra  yaylanın girişinde bulunan bir evin kapısından dışarı bir amca çıkmaktaydı.

-selamünaleyküm amca. Bu yol nereye gider?
-Pokut'a gider.
-Ne kadar sürer?
-Yavaş yürüsen bile en fazla 1 saat.
-Sağol amca. İyi günler.

Baktım; yağmur hafiflemiş düştüm Pokut yoluna. Ben yolun yolcusu olalı çok olmamışken yağmur olanca hızıyla bana cefa olmaya başladı. Çıktığım yoldan geriye dönmem. Gidebildiğim yere kadar giderim.


Hazindak'tan sonra sık ağaçlar arasından toprak bir yolda ilerledim.Daha önce buralarda ayı görüldüğünü okumuştum ama ayı göremeyeceğimi bildiğim için korkmuyorum. Görürsem tepkim ne olur bilemem. Hazindak'tan ayrılalı 2 saat kadar oldu. İyi bir tempo ile yürümeme rağmen hala Pokut denilen mübarek beldeye ulaşamadım. Eh be, Pokut en fazla 1 saat sürer diyen amca! Bilmiyorsan neden bu kadar emin konuşuyorsun! Keşke "Sen hiç Hazindak'tan Pokut'a yürüdün mü?" diye sorsaydım. Yorgunum, bitkinim ve de ıslağım. Vakit bir hayli ilerledi.



Bu coğrafyada çadır kurmaya müsait düzlük alan pek yok. Yağmur altında sisleri yara yara ilerlerken yolun sağ tarafında düzlük çayırlık bir alan bulup çadırımı kurmaya başladım. Ama bir dakika ya. Benim suyum bitti ve gözüm şu anda bir çeşme, dere gibi herhangi bir su kaynağı göremiyor.



Bu noktaya gelene kadar güldür güldür akan sayısız dereyi yardım geçtim. Mermeri oyan, taşı delen, bilmem kaç yanık yolcuya soğuk su veren çoban çeşmeleri gördüm. Yağmurdan en az 1 yıllık nasibimi aldım; sırılsıklam oldum; ama şu anda içecek suyum yok. Aaaah! Hayat ne garip! Ey Çamlıbel, bir susuz yolcu var şimdi dağlarda.



Çadır kurduğum alan hafif meyilli. Yağmur suyunun birikebileceği bir alan var mı var mı diye etrafıma bakındım ama bulamadım. Sonra su şişemi alıp üst taraftaki toprak yola çıktım. Burada yolun kenarına, çukurca küçük bir alana su birikmiş. Yoldan uzun süredir bir araba geçmediği için suyu oldukça berrak. Buradan suyu bulandırmadan şişemi doldurup çadırıma döndüm. Elbiselerimden filtreleyip bu suyu içeceğim.



Islanan kıyafetlerimi kurularıyla değiştirdim. Tulumun içine girip ısınmaya çalıştım. Hava artık karardı. Çadıra düşen damlaların çıkardığı sese göre dışarıda hala yağmur var. Vakit girince yatsı namazımı çadırda kılıp uyumaya çalışırken Kaçkar cephesi yine aynıydı.- yağmurlu ve sisli-.



Yatmamdan itibaren gece boyunca pek yağmur yağmadı. En ufak bir yağmur damlası bile, çadıra vurduğunda hissedilir bir ses çıkarır. Gece yağmur yoktu; ama yağmur sesine, çok yüksekten düşen şelale uğultusuna benzeyen sesler duydum.



Yağmur yok; yakınlarda bir dere, bir şelale yok. O zaman gaipten sesler mi duyuyorum diye düşünürken ansızın Ferdi Tayfur'un sesiyle irkildim. Hoppalaaaa. Bana "Yalnız gitme, korkarsın, tırlatırsın" vs diyenler vardı. Acaba ses müzikçalarımdan mı geliyor? Müzikçalarım buraya geldikten sonra hiç çalışmadı. Çalışsa zaten Ferdi yüklü değil. Hakikaten tırlatıyorum galiba.



Gittikçe Ferdi'nin sesi bu ıssız coğrafyada dağı taşı inlete inlete yaklaşıyordu sanki. Başladım "Allaahüleeileeheilleehüvelgayyüüm...." Sonra Ferdi'nin sesine hafiften bir motor sesi karışmaya başladı. Çok geçmeden üst taraftaki yoldan Hazindak Yaylası'na doğru giden bir araç gördüm. Ben yoldayken ve buraya geldikten sonra yoldan hiç araç geçmemişti. Gece vakti buradan araç geçeceği aklıma bile gelmedi. Gecenin bir vaktinde, böyle bir yerde bir teybin sesi neden bu kadar açılır? Eskiden Pokut-Hazindak arasındaki ormanlık alanda ayıları korkutmak ve uzaklaştırmak için silah atılıp ses çıkarılırmış. Günümüzde ayılar Ferdi'nin sesi ile mi korkutuluyor acep?



Ertesi sabah yolun üst tarafına yaklaşık on kişilik bir grup geldi; 3-5 dakika fotoğraf çekip sırra kadem bastılar. Saat 12'ye doğru çadırımı topladım. 45 dakika kadar yürüyüp Pokut'a vardım. Pokut en çok görmek istediğim yerler arasındaydı ama burasını da sisin saklamasına rağmen Pokut'un güzelliğini ne saklayabilirki.



Servet Çomoğlu'na
Yüreğim coşkusundan duramıyor yerinde,
Uçuyormuş gibiyim Pokut’un üzerinde.
dizeleri yazdıran Pokut, beni de başka alemlere götürdü.

Pokut'a varınca mezarlığın yanındaki düzlüğe çadırımı kurdum. Bir süre dinlendim. Sis hafiften kaçar gibi olduğunda fırsat bu fırsat deyip üç beş fotoğraf çektim. Sonra çay içmek için beni evine davet eden yaşlı kadının evine geçtim. Burada 2 gündür kalmakta olan bir fotoğrafçı grubu varmış. Sabah çadır kurduğum bölgeye gelen ekip, bu ekipmiş. Bana ayı görüp görmediğimi sordular. "Görmedim; ama ayı beni görmüş olabilir." diye cevap verdim.


Akşam yemeğimi de burada yedim. Yemekte çorba, kara lahana sarması, tatlı vardı. Yemekten sonra soba başında ısınıp, çayımızı yudumlarken, sohbet ettik.

Sordum
-Bir yıl içinde, burada ne kadar kalırsınız?
-Haziran, Temmuz, Ağustos; en fazla üç ay.
--Kışın neden yaylada kalmazsınız??

-Mümkün değildir; ama bundan iki yüz yıl önce, eylülde havalar soğumaya başlayınca herkes köye dönerken, bir yaylacı, kışı yaylada geçirmeye karar vermiş. Diğer yaylacıların ısrarlarına, uyarılarına rağmen dönmeyip yaylada kalmış. Baharın  gelmesiyle buraya tekrar çıkan diğer yaylacıların gözü ilk olarak onu aramış. Hemen evine girmişler; ama evde yokmuş. Günler sonra bir yaylacı mezarlık duvarının taşlarına kazınan şu yazıyı okumuş." Ekmeğimiz vardı; suyumuz vardı; yakacak odunumuz da vardı; fakat dağların zelbine dayanamadık."
-(Ben bu kısacık hikayeden fena halde etkilenmiş halde) Zelb nedir Abi?)
-Dağların sesi, Uğultusu gibi bir şey
-Vallahi o sesi ben dün gece duydum.

Haydeee. Çadırı da mezarlığın yanına kurduk mu! Ben nereden bileyim dağların zelbine dayanamayıp efsane olan bir yaylacının ruhunun buralarda bir yerlerde olabileceğini. Zaten hemen çadır girişinin üstünde uzanan iki uzun mezar taşı da vardı. Eminim ki bu hikaye bütün yaylalarda anlatılıyordur; fakat nedense beni şu anda fena halde etkiledi.

Millet birer birer yatmaya giderken, gündüz ıslanan botlarımı ve çoraplarımı sabah almak üzere kuruması için sobanın altına bırakıp çadıra kadar yürüyebilmem için bana verilen terlikleri giydim; karanlıklar içerisinde mezarlık duvarının dibindeki çadırıma istemeye istemeye yürüdüm. Mezarlıktan tarafa hiç bakmadan çadıra girdim;  belki de yanı başımdaki kabristanda yatmakta olan efsanenin ruhlarına fatihalar, ihlaslar gönderdim.

Tulumun içine girip gözlerimi kapadım; başka şeyler düşünmeye çalıştım; uyumaya çalıştım; olmadı. Bana yine dağların zelbi, yine dağların zelbi vardı.

Ertesi gün uzunca bir süre, yine bir umutla sis gider mi diye bekledim; ama gitmedi. Sisin gideceği yok. Galiba Kaçkarlar'a elveda deme zamanı yaklaşıyor. Topladım pılımı pırtımı; düştüm Çamlıhemşin yoluna.
Yolun başlarında Çamlıhemşin'e doğru inmekte olan bir kamyon beni aldı. Kamyonda iki usta var-Baba,oğul-. İkizdere'den buraya başkasına yayla evi yapmak için gelmişler. Buraya yaptıkları evin sadece ahşap kısmını (alttaki taş kısım hariç) 50.000 Liraya yapmışlar. Şenyuva'dan buraya evin malzemesini çıkarmak için yol çok bozuk ve dik olduğu için kasadaki tahtaları dörde ayırıp, dört sefer yapmışlar. Sorduğum soruya aldığım cevaba göre benim buraya ev yaptırmam mümkün değilmiş. Buraya, sadece iki köyün yerlileri ev yaptırabiliyormuş; onlar da binbir güçlükle karşılaşıyormuş evi yaptırırken. Zaten her isteyen Pokut'a ev yaptırabilseydi, Pokut, Pokut olmazdı; ben de onca yolu aşıp buraya gelmezdim. Aslında Pokut'a evimi kendim yaptım, içinde yattım, uyudum, yedim, içtim.

Öğleden önce Çamlıhemşin'e vardık. Günlerden cuma. Asma köprüyü geçip derenin karşısındaki camide cuma namazı kılmaya gittim. Öğleden sonra, önce Çamlıhemşin'deki bir tarihi taş köprüyü gördüm; sonra Fırtına Deresi boyunca yürüdüm. Fırtına Deresi'ne bakan dik yamaçlarda bulunabilen az miktarda düzlüğe harika, devasa çok katlı konaklar inşa edilmiş zamanında. Fırtına Vadisi'ne bakan yamaçları zarafetin ve asaletin simgesi bu mimari şaheserler süslüyor.  Kimbilir ne hikayeleri vardır.   Şenyuva Köprüsü'ne kadar yürüdüm. Köprünün üstüne çıkıp aşağıya baktım. Sonra aşağıya inip köprünün altından akan sulara dokundum. Sonra tekrar yukarı çıkıp karşı yamaçlara geçtim.

Sonra artık eve dönüş zamanının geldiğine kanaat getirerek bir araba durdurup Pazar'a indim. Pazar'dan beni Bursa'ya götürecek olan otobüsünün gelmesini beklerken eve götürmek üzere bir kutu Hemşin çayı aldım, bir de Yaren'imin istediği çıkartmaları. Bir kutsal yolculuk daha böylece sonlandı. Rabbim yenilerini nasip etsin. Aamin.
Ek
Kaçkar Dağları Haritası(Zirve Dağcılık)
Ek
Kaçkar Dağları Haritası(Zirve Dağcılık)

Fotoğraflar
İlgili Yazılar
Ayder-Avusor-Huser (Kaçkarlar'da Tek Başına 1)
Huser-Yukarı Kavrun (Kaçkarlar'da Tek Başına -2)
Kavrun- Ayder- Hazindak- Pokut- Çamlıhemşin (Kaçkarlar'da Tek Başına -3)
Kaçkarlar'da Tek Başına-4  (VİDEO)
Kaçkarlar'da Tek Başına (ROTA)

Yorumlar

  1. Adsız7/20/2013

    KARDEŞİM OKURKEN MACERA DOLU BİR FİLMİ SEYRETMİŞ KADAR KEYİF ALDIM.TEBRİKLER.YÜREĞİNE SAĞLIK...

    YanıtlaSil
  2. Adsız7/20/2013

    FATİH TUNCER...:)

    YanıtlaSil
  3. Adsız7/20/2013

    Bİ ARA ERMENEĞİ KEŞFETMEYE DE BEKLERİM...:)MAKİNEN ERMENEKLE ERMENEK DE MAKİNENLE ŞEREFLENSİN...:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O şeref kesinlikle makineme ait olur. İnşallah bir gün.

      Sil
  4. Gittigin yerlere beni de götür diyecegim ama geç kaldim galiba Ali hocam, ama seneye kismet olursa Orhan KILIç ile bizde bir Kaçgar düsünüyoruz ama senin gittigin gördügün yerlere bakinca buralara da gitmemek olmaz diyorum. Orhan bey seneye rotayi yaparken sizin bilgilerinden de yararlanir insallah. Bu ara demeden geçmeyeyim, fotograflariniz güzel, hangi kamerayi kullaniyorsunuz?
    Cesaretinizden dolayi tebrikler.
    Irfan ISIK

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Orhan Abi'nin Kaçkarlar'ı görmüşlüğü benden öncedir. Onun için çok güzel bir rota oluşturacağından emininim. Yorum için teşekkürler. Makinem Fujifilm HS25.

      Sil
  5. Adsız7/27/2013

    Ali Hocam yine tebrikler.Tatili iyi değerlendiriyorsun.Görmediğim çok güzel yerleri sayende gördüm teşekkürler.

    YanıtlaSil
  6. Adsız7/28/2013

    Hocam merhaba...
    Sayfanızı uzun zamandır takip ediyor, yazılarınızı ilgiyle okuyorum. Siz ve sizin gibi bloglarını takip ettiğim bir kaç arkadaş aracılığıyla bisiklete ilgi duymaya başladım. dolayısıyla, bisiklet tercihi ile ilgili görüşlerinize ihtiyacım var. Özellikle, Tur Malzemelerine ilişkin yazdığınız tatmin edici yazıyı gördükten sonra bisiklet seçimine ve diğer bir kaç konuya ilişkin önerilerinizi almak istiyorum.
    konuya ilişkin detaylı görüşlerinizi almak için aşağıdaki mailime dönüş yaparsanız sevineceğim...
    iyi yolculuklar

    YanıtlaSil
  7. Adsız1/25/2014

    okulda bahsederken hiç bu yaşadıklarından söz etmiyorsun Ali öğretmenim..
    Sana o kadar imrendim ki, seninle 5-6 yıl önce karşılaşmayı çok isterdim inan..
    Bülent Soykan

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eyvallah Bülent Öğretmen'im. 6 yıl önce, 6 yıl sonra elbette aynı olmaz; ama çok şükür ki karşılaştık. Değerlendirelim bunu.

      Sil
  8. Abi bisiklet ile pokuta çıkılamaz mı ? veya hangi yaylaya çıkabilirim

    Teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bisiklet ile Pokut'a çıkılabilir; zira araç yolu var. Bazı kısımlarında zorlanılır; bisikletten inmek durumunda kalınabilirse de yolu olmayanlar dahil Kaçkar Yaylaları'nın tamamına bisiklet ile çıkılabilir diye düşünüyorum.

      Sil
  9. Tarih 1-2 Ağustos 2010. Eşim ve ben iki maceracı olarak Ayder 'e geldik. Burada biraz gezdikten sonra kendi aracımızla Avusor yaylasına çıkmaya karar verdik. Hava sisli ve yağmurluydu. Bu yolda 2-3 kilometre ilerledikten sonra, yol üzerinde normal bir aracın geçemeyeceği kayalar, su kanalları ile karşılaştık. Karşıdan gelen jip e çevrilmiş Magurus minibüs oraya bu araçla gidemeyeceğimi anlamama yetti. Çünkü aracın binme basamağı neredeyse 70-80 Cm yerden yükseltilmiş, minübüs neredeyse arazi aracına çevrilmişti. Asma köprü ve bir kaç manzara fotoğrafından sonra Ayder'e geri döndük.
    Saat 14:00 gibiydi ve tur-organizasyonları için biraz geç kalmıştık. Gezinirken Hazindak parkurunu gördük. Bir kaç kişiye sorduk fakat ayrıntılı bir bilgi alamadık. Parkur başlangıcındaki harita ve yükseklik grafiğinden yaklaşık 4-5 Km lik bir dağ tırmanışı gözüküyordu. Yağmurun yağması çok sorun değildi, Donanım olarak kıyafetlerimiz botlarımız sağlamdı ve mübarek ramazan ayının 'ın ilk günleriydi. Yemek sorunumuz da yoktu. Bu güzel, temiz ve serin havada insanın aklına ne yemek, ne de su geliyordu doğrusu.
    Parkurun sonunda hazindak yaylasına gidebilmeyi ve orada konaklayabileceğimizi düşündük. Parkur o sene valilik ve sponsor firma saysinde açılmıştı. Yolun ilk yarım saatlik yolu gayet eğlenceliydi, Parkurda basamaklar, tutamaklar, yön ve konum levhaları, ahşap geçiş tahtaları, hatta bir WC bile bulunuyordu. Normalde hızlı ve tempolu yürüyen biriyimdir. Çaylar, dereler, şelaleler geçtikten sonra en az 200-300 yalındaki çam-ladin-köknar-pelit-meşe ağaçlarından sonra parkur gittikçe gözden kaybolmaya başladı. Ama yukarı doğru giden bir parkur halen daha vardı. Belli bir noktadan sonra yerdeki ayak izleri kayboldu ve 2-3 kişilik iki ayrı grubun izleri kladı patikada, onlarda 3-4 sat önce geçmiş olmalıydılar, henüz yağan yağmurdan izleri silinmemişti. Muhtemelen planlı olarak sabah erken saatte yola koyulmuşlardı. Yolun %70-80 lik kısmını bitirdiğimi düşünüyordum, Uzun ağaçların arasında zirve görünmesede, Başlangıç noktasından bayağı yükselmiştik. Ne var ki Saat 19:00 'a geliyordu. 20:00 Civarı akşam olacaktı. Karar vermemiz gerekiyordu 4,5 saattir yoldaydık. Gidecek miydik? Dönecek miydik? Karamsarlık ve kendini sağlama alma hissi ağır bastı ve geri dönmeye karar verdik. Kayganlaşmış toprak patikada, akşam olmuş, kararmış havada, el fenerlerimiz sayesinde, kayarak, düşerek, tutunarak 21:20 civarı Ayder'e geri döndük. Yokuş aşağı gayet hızlı inmiştik, aracımızda üstümüzü değiştirdik, güzelce karnımızı muhlama, sarma, ve kavurmayla doyurduk. Hava tahminlerinden yarında havanın aynı olacağını öğrendik ve konaklama için uzun göle, oradanda Sultanmurat yaylasına gitmek üzere yola koyulduk. Dilek&Eylem. Bilgi için : eylemkasa@mynet.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Yorumunuzu buraya yazınız