İki Teker Öyküleri (KİTAP)

Gezerim, gezi yazılarını severim. Gezen adama saygı duyarım; gezi kitaplarını okurum; bu tür yayınları önemserim. Okuduğum gezi kitaplarıyla ilgili, buraya ara ara üç beş kelam eklemek iyi olacak.
Seriye en son okuduğum "İki Teker Öyküleri" ile başlamak istiyorum. Bir kitapçıda gezi kitapları bölümünü karıştırırken bu kitap çıktı karşıma. Bir bisikletçinin değil de motorcunun kitabı idi. Hani biz bisiklete biniyoruz ya; çok da önemli değildi. İki teker olsun; bizim olsun.
Kitabı okuduktan sonra anladım ki motorcunun da bisikletçinin de gittikleri yollar aynı yollar, karşılaştıkları insanlar aynı insanlar, hissettikleri hisler aynı hislermiş- Yokuşlarda hissedilen hisler, ayrı-. Yüzlerine çarpa rüzgar her ikisini de farklı alemlere savuruyormuş.
Kitap: bol fotoğraflı; kaliteli bir yayın; 10 bölümden oluşuyor; 315 sayfa. 1977 yılında Adana'dan Kırkpınar'a uzanan motosikletli bir yolculuğun takdir edilesi öyküsü ile yolculuk başlıyor. Ondan sonra kitabın yazarı Turgay Avcı'nın içinde bulunduğu değişik ekiplerin Karadeniz'in tenha, zor yolları ve Balkanlar dahil, değişik zamanlarda, değişik coğrafyalara yaptığı turların rotaları ile birlikte sürükleyici öyküleri mevcut. Son bölümde motosikletli yaşam üzerine yazılmış birkaç güzel hikaye ile kitap tamamlanmış.
Bu kitabı okuduğunuzda, yollar sizi de çağıracak.

Arka Kapaktan:
Ürgüp'ten Yeşilhisar'a gidiyoruz... Bol virajlı asfalt bir yoldayız, Kapadokya vadileri tatlı tatlı yükseliyor önümüzde. Aylardan ağustos; ama az önce yağmur çiselemiş. Toprak, gübre ve ot kokuyor her yer. Tarla kenarında 8-10 yaşlarında bir çocuk görüyorum, boynunda sapan asılı. Tarlada yemyeşil bir bitki ekili, alabildiğine yayılmış. "Bu ne" diyorum. "Abi, patates o." diyor."Abi, üstü yeşil böyle ama patates bunun kökünde, olunca topraktan çıkarıyoz biz" diyor... Kısa bir sessizlik oluyor, bu sefer o soruyor, "abi niye motopiskinente biniyonuz siz" ... Ah be çocuk, yetişkin adama anlatamıyorum ben bunu.

Bu kitapta anlatılan notlar motosiklet ile yapılan gezilerde tutuldu. Geçilen yerdeki dağlar; taşlar; yollar aynıydı belki... Ama ikiteker üzerinde olmanın verdiği farklı bakış açısıyla bütün bunlar bir anlamda ete kemiğe büründü. Sanki geçilen her kilometredeki, bahsedilen her coğrafyadaki dağlar, taşlar, otlar, çiçekler, hayvanlar, evler, anıtlar, harabeler, ama en başta insan dile geldi, kendi hikayesini anlattı.


Yorumlar

  1. Ilginç bir kitaba benziyor. Ilk fırsatta ben de alıp okuyayım. Yokuş çıkarken arkamdan gelip hızla geçen motorlulara özenmişimdir hep ama yokuş bittiğinde kendimi yollardaki en şanslı kişi olarak görürüm. Hiç bir zaman bizim kadar ayrıntılı olarak çevrenin farkına varamazlar. Tabi bizden de şanslı olanlar yürüyerek seyahat edenler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her ne kadar yollarda karşılaştığımız insanlar "Bununla, niye uğraşıyorsun; al bir motor." deseler de. Bisiklet motordan başka bir şey. Bir gün bacaklarım pedalları çeviremez ise(Allah göstermesin), o zaman bineceğim araç motor olur.

      Sil
  2. Bizim bisiklet grubumuzda aynı zamanda motorcu olan bir arkadaş var,motor kıyafetleri dur-kalk durumlarında çok sıkıntılı oluyor hele yazın, giyilen kıyafetlerden dolayı uzun süreli mola yapmak neredeyse imkansız,durduğun anda hemen terlemeye başlıyorsun diyor,bu açıdan bakıldığında bisikletin daha keyifli olduğunu düşünüyorum
    Bisiklet-motor gezi kitaplarının fazla olmadığı bir dönemde okunması gereken güzel bir kitaba benziyor
    Keşke Orhan Abi nin de bir gezi kitabı olsaydı da duymadığımız hikayeleri ve detaylarını öğrenebilseydik
    Selamlar...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Eyvallah. Biniyorsak, nedenlerimiz ortak. Daha güzel günler göreceğiz. Bisiklete, gezi kitaplarına daha fazla ilgi gösterilecek. Selamlar.

      Sil

Yorum Gönder

Yorumunuzu buraya yazınız