Huser
Yaylası’ndaki çadırımdan sabaha karşı başımı dışarı uzattım. Aman Allahım!
Nasıl bir yerde gecelemişim ben? Yok böyle bir güzellik. Kaçkar Dağları'nın bütün dorukları sanki karşıma içtimaya dizilmiş. Sağ baştan say desem hemen başlayacaklar: önce Mızraklı “1” diyecek; sonra Kemerli ”2” ; Kuşaklı Tepe “3” ; … ve Kavrun Tepe “son”. Kaçkarlar 14 tepe, 16 göl, 9 vadi, 48 yayla ile emir ve görüşlerinize hazırdır komutanım.
İçtimaya çıkmayalı ve tekmil almayalı uzun zaman olmuştu. Güzel bir gün beni bekliyor gibi. Bir ara
telefondan saate bakasım geldi: ama telefonu dün bindiğim araçta unuttuğum
aklıma gelince fotoğraf makinesinin saat ayarlarına girip saatin kaç olduğuna
baktım; altıyı on dakika geçmiş olduğunu gördüm. Dışarı çıkıp birkaç fotoğraf
çektim. Dışarısı oldukça serin ve rüzgarlı olduğu için çadıra dönüp tulumun içi
soğumadan bir süre daha uyumaya karar verdim. Tulumun içine girdikten sonra ne kadar
uyumaya çalıştıysam o kadar uykum kaçtı. 2 saat kadar tulumun içinde sağa sola
dönüp durdum. Tekrar dışarıya çıktığımda rüzgarın aynı hızda devam etmekte
olduğunu, havanın daha sıcak olduğunu gördüm. Karadeniz tarafında sis var gibi;
ama hava burada oldukça açık. Çadırın dibine oturup hayranlıkla etrafı
seyretmeye başladım.
Karşıda Hazindak Yaylası
ve Pokut sırtları var sanki. Pokut ve Hazindak davetkar bir şekilde tam
karşımda duruyor. Dün buraya akşamüzeri geldiğim için görüş mesafem sınırlıydı.
Pokut, en çok görmek istediğim yerler arasında. "Birkaç güne kalmaz sendeyim." diye
fısıldıyorum karşılara doğru. "Çok geç kalma" diye bir karşılık geliyor hemen.
Acıkan karnımı çikolata ve
ekmekle doyurduktan sonra çadırımı ve çantamı topladım. Saat 10’da yola çıkmak
üzere hazırdım.
Buradan Avusor’a gitmeyi
planlıyorum. Dün araçlarında telefonumu unuttuğum arkadaşların hala Avusor’da
olma ihtimallerinin yüksek olduğunu göz önünde bulundurarak başladım yürümeye.
Ben Avusor yolunu
aşındırmaya başlamışken; sabah Karadeniz tarafında çok uzaklarda bulunan duman
hızlı bir şekilde Kaçkarların tüm vadilerini doldurmaya başladı. Önce vadi
tabanına gelen sis ardından tepelere doğru hareket ediyor. Ben Avusor yoluna
iniyorum; sis yukarı çıkıyor. Sonunda yolumu yarılamışken bir yerlerde
karşılaştık. O andan itibaren önümdeki yolun sadece 5 metresini görebiliyordum.
İyi ki yoldan gidiyorum. Huser’de karşılaştığımız bir yaylacının bahsettiği
patikayı kullanmış olsaydım bu yoğun siste kesin kaybolurdum. Elimde ne bir GPS, ne de kaybolduğumda acil arama yapabileceğim bir telefon var. Şu anda
Kaçkarlar'ın tüm vadilerinde yaylalarında, derelerinde, tepelerinde yoğun bir
sis var. Göz gözü görmüyor; her taraf bembeyaz. Dün gün boyu ve bu sabah sekiz
ana ve ara yönde birbirinden farklı sekiz muhteşem manzara vardı. Şu an her
taraf aynı.
Huser’den Avusor yoluna
inene kadar hiç araçla karşılaşmadım. Görüş mesafem çok kısa olduğu için
yürümek pek de eğlenceli olmamaya başladı. İnşallah buradan Avusor’a çıkan bir
araç bulabilirim. Aşağıdan Avusor’a doğru yürümekte olan bir çifti yanıma
gelene kadar bir süre bekledim. Ayder’de
otelde kalıyorlarmış; aşağıda bir noktaya kadar araçlarını çıkarabilmişler; Avusor’a
yürümektelermiş. Ayder’den buraya gelene kadar aşağı inen Hollanda plakalı bir
Audi görüp görmediklerini sordum. Görmemişler. Daha erken bir saatte aşağı
inmiş olma ihtimali de var; ama İnşallah araç hala Avusor’dadır. Bu çiftle kısa
bir süre birlikte yürüdükten sonra ben hızımı artırıp öne geçtim.
Yolun kalan kısmını
Avusor’a çıkan bir araçla tamamlama hayalleri kurarken hemen arkamda bir araç
belirdi. Durdurmak için el kaldıracakken cama yapışmış bir çocuk yüzü görünce
yıkıldım. Araç yanımdan geçerken 15’e kadar sayabildim aracın içindekileri.
Aşağıda karşılaştığım çift de binmiş araca. İsteseydim beni de
sığdırabileceğinden eminim istiflemeyi yapan kişinin; ama çok fazla bir yolum
kalmadı. Yürümeye devam. Yoruldum mu? Kesinlikle hayır. Şu anda her taraf yoğun
sis altında olduğu için yürümek dün ki kadar zevkli değil.
Huser’den çıktıktan
yaklaşık 2 saat sonra Avusor’a vardım. Dün binip, içinde telefonumu unuttuğum
aracı buldum; ama aracın sahibi arkadaşlar yok. Çok şükür araç burada; yoksa
boşuna çıkmış olacaktım.
Göle çıkan bir grup
varmış; araç sahibi arkadaşlar onlarla birliktedirler diye düşündüm. Kahvede
olduğumu belirten bir notu aracın sileceğine iliştirip kahveye geçtim. Kahvede
göle çıkan gruptan zorlandıkları için ayrılan birkaç kişiyle birlikte yolda
karşılaştığım çift var. Çift göle çıksak mı çıkmasak mı diye düşünüyor. Sisten
dolayı yolu kaybeder miyiz diye endişeliler. Onlara dün çekmiş olduğum
fotoğrafları gösterdim. Sonunda göl ile yayla arsındaki dereyi takip ederek
göle çıkmaya karar verdiler. Bir de Dobe Yaylası’nda dün karşılaştığımız çok
konuşan ama hoş konuşan amca da burada. Beni tanımadı, dün ettiğimiz muhabbeti
(Bursa’daki Rizelileri, akrabalarının pastanelerini vs.) tekrarladık.
Çok geçmeden gölden inen
birkaç kişi girdi içeri. Göle çıktıklarında sis henüz göle ulaşmamışmış; ama şu
anda gölde de burada olduğu gibi yoğun sis varmış. Görüş mesafesi çok kısa
olduğu için şu saatten sonra göle çıkmak çok da mantıklı değil diyorlar. Bence
haklılar.
Bir süre sonra, dün
araçlarına bindiğim iki arkadaştan birisi-Davut- elinde telefonumla içeri
girdi. Akşam fark etmişler unuttuğum telefonu. Ben Avusor’a gelmeseymişim;
onlar Huser’e gelecekmiş. Bu coğrafyada, özellikle tek başına yapılan yolculukta telefon çok şey demek. Çok şükür kavuştum. İş inada bindi. Daha uzun yıllar kullanacağım bu telefonu, ey akıllı telefon lobisi.
Osman ve Davut buradan Ayder’e inecekmiş. Onlarla birlikte Kavrun yoluna kadar inmeye karar verdim. İndikten sonra en azından Galer Düzü’ne kadar yürürüm; belki orada çadır kurarım.
Osman ve Davut buradan Ayder’e inecekmiş. Onlarla birlikte Kavrun yoluna kadar inmeye karar verdim. İndikten sonra en azından Galer Düzü’ne kadar yürürüm; belki orada çadır kurarım.
Birer bardak daha çay içip
Davut ve Osman’la birlikte Ayder’e doğru yola koyulduk. Aracın radyosundan
Kazım Koyuncu’nun yanık sesi geliyor. “Oy dumanlar, dumanlar hep dağlari sardunuz.” diyor. Türkünün bu coğrafyaya ait olduğu ne kadar da belli. Sanki
hemen şuracıktaki sedir ağacının altına
oturmuş da yakmış, türküyü yakan. Evet aynen öyle oldu; dumanlar her yeri sardı hem de çok kısa bir sürede.
Yukarı Kavrun yoluna
inince ben araçtan indim. Osman ve Davut Ayder’e doğru devam etti. Sırtladım
tam eşek ölüsü ağırlığına yakın çantamı; Galer Düzü’ne kadar sisler arasında
yürüdüm. Burada 3-5 derme çatma kahvehane var. Bunların birisine oturup demli
bir çay içtim.
Sonra bu siste yürümek pek
işime gelmediği için gelen bir minibüse atlayıp erken bir saatte Yukarı
Kavrun’a vardım.
Yukarı Kavrun’da elimde
fotoğraf makinem yürürken bir yaylalı kendisini fotoğraf çekmem için evine
davet etti.
Beni eve davet eden Volkan
burada anası ile birlikte yaşıyorlarmış. Bir de yayla evinin içinde, sobanın altında ısınmaya çalışan iki sarı civcivi var. İsimleri var mı diye sordum. Yokmuş; ama Volkan cicişler diyormuş her ikisine de. Fotoğraf çektikten sonra çektiğim
fotoğrafların çıktısını göndermek için
Volkan’dan adresini istedim. Adresi yazmak için kalem kağıt elimde
bekliyorum.
Ben: “Evet Volkan söyle.”
Volkan: “Volkan T.
Çamlıhemşin Rize.”
Ben: Bu kadar mı?
Volkan: Bu kadar
Ben: Kolaymış, yazmama gerek
yokmuş.
Ne olacaktı. Çamlıhemşin
denilen yer 1300 nüfuslu bir yer.
Postacının herkesi tanıması çok normal.
Çayımızı içtikten sonra
dinlenmek için Kavrun Tepe’den beri kopup gelen derenin kenarına kurmuş olduğum
çadırıma çekildim. Çadırda şu an
okumakta olduğunuz notların bir bölümünü yazdım. Akşam kahveye geçtim. Bir
çayla birlikte kağıt, kalem isteyip kaldığım yerden seyyahın günlüğünü yazmaya
devam ettim. Yatsı vakti gelince camiye, camiden de yatmak için
çadıra geçtim. Evi aramak için telefonu açtım; ama buradan avea çekmiyor.
Galiba Türksel çekiyormuş.
Yukarı Kavrunda 2.Gün
Gece boyunca yağmur yağdı.
Öküz çayırından beri akıp gelen sularının çağıltısına çadırıma düşen yağmur
damlalarının pıtırtısı güzel bir ninni oldu benim için. Sabah saat 6’da başımı
çadırdan dışarı uzattığımda dün ki kadar olmasa da yine yoğun bir sis vardı. Derenin diğer
tarafındaki yamaçtaki Yukarı Kavrun’un evlerini görebiliyorum; ancak daha
ileride ne olduğu büyük bir muamma benim için.
Eğer sis dağılırsa daha ilerisini de görebileceğim ve yağmur yağmazsa
buradan 2 saatlik yürüyüş mesafesindeki buzul göllerine yürüyeceğim.
Bir umutla saat 9.30’a
kadar çadırda bekledim ama dağılmasını beklediğim sisin durumunda bir
değişiklik olmadı. Bunun üzerine kahvaltı yapmak ve çay içmek üzere kahveye
gitmeye karar verdim. Çadırdan karşı taraftaki kahvehaneye giderken yağmur
geliyorum demeye başladı. Kahvehaneye oturdum ve çayımı yudumlamaya başlamışken
saçaklardan akan sular bir şelaleyi andırıyordu.
Çayımı yudumlarken bir
taraftan da notlarımı alıyorum. Büyük şehirlerde yapacak o kadar çok işimiz var
ki en güzel iş olan yazmaya vakit bulunmuyor. Çok şükür ki benim şu anda
yazmaktan başka yapacak bir işim yok.
Yukarı Kavrun’un
kahvesinin bir köşesinde iki ihtiyar tavla oynuyor. Birisi oyundan çok memnun
olacak ki arada bir “Oy dağların dumanı…” diye mırıldanıyor. Başka bir ihtiyar
da sessiz bir şekilde oyunu takip ediyor.
Bu arada yağan yağmur daha
şiddetli bir şekilde devam ediyor. Sabah sise rağmen göllere yürüsem mi diye
düşünmüş, yola çıkmamıştım. İyi ki çıkmamışım.
Cam kenarındaki tavla maçı
devam ediyor. Arada bir “Oy dağların dumani…” diye mırıldanan amca şimdi
taşları daha sert vuruyor ve artık “Cehennemin dibune cit.” diyor. Yazmayı bırakıp
ara ara kapıya kadar çıkıp, yağmuru ve dumanlı dağları seyrediyorum. Bir süre
kapıda durduktan sonra masama dönüp defterimi karalamaya devam ediyorum.
Ara sıra ıslanmış ve
üşümüş birileri giriyor içeri. Hemen sobanın etrafına oturup ısınmaya ve
kurunmaya çalışıyorlar. Temmuz ortasında soba başında ısınmaya çalışmak garip
geliyor bana.
Kahvede otururken eski
tarihli birkaç Karadeniz Gazetesi’ni hatmettim. Gazetelerin birkaçında kaza
kurşununa kurban gitmiş gencecik insanların haberleri var. Bu bölgeye geldikten
sonra her yerde büyük küçük herkesin zevkine(!) silah attığını gördüm. Silahlar
sussun, insanlar kendilerine başka zevkler bulsun, hayatlar solmasın.
Kahvede birkaç yaylacı ile
ev yapımı tadında, yapmacıktan uzak sohbetlerimiz oldu. Her yıl Haziran ayının
başında Yukarı Kavrun’a çıkan 76 yaşındaki Pazarlı Mehmet Ali Amca Kaçkar’ın
zirvesine 7 kez çıkmış. Ona bu alemde King Of Kaçkar diyorlarmış. Dağcılık ve
kampçılık hakkında 3-5 tüyo verdi bana. Artık yaşlandım, Kaçkar’a çıkamıyorum;
ama arada bir göllere kadar çıkıyorum diyor. Göllere çıkabiliyorsan sen daha
gençsin dedim. Hoşuna gitti, güldü.
İkindiden sonra dün
rahmetli olan teyzenin namazı kılındı, caminin yanındaki çoğu eski mezarlardan
oluşan mezarlığa defnedildi. Evlatlarına beni Yukarı Kavrun’a defnedin
diyormuş. Yolculuğu kışın olsaydı, bu isteğini yerine getiremezlerdi. Allah'ın
sevgili kuluymuş ki son bir defa burayı görmüş ve bu toprağın bağrına emanet
edilerek isteği yerine getirilmiş.
Akşam Türkiye-Fransa 20 yaş altı futbol maçını seyrettik. Gençler pek tat vermiyor. üç gol yiyince masadan kalkıp çadıra döndüm. Uyku yavaştan gelmeye başladı. Eğer yarın uyandığımda sis olmaz ise göllere çıkacağım. Aksi durumda öğleye kadar sisin dağılmasını bekleyeceğim. Sis öğleye kadar dağılmaz ise Yukarı Kavrun Yaylası'na elveda diyeceğim. Yarın ola hayır ola.
Huser Yaylası
Huser Yaylası
Çeymakçur Vadisi
Huser'den Avusor yoluna inerken...
Huser'den Avusor yoluna inerken...
Huser'den Avusor yoluna inerken...
Avusor Yaylası
İçinde telefonumu unuttuğum araba burada; ama Osman ve Davut yok.
Yukarı Kavrun Yaylası
Yukarı Kavrun Yaylası
Yukarı Kavrun Yaylası'nda Volkan'ın cisişleri
Kahvehanede not alırken
Yukarı Kavrun Yaylası
Kahvehane
İlgili Yazılar
Ayder-Avusor-Huser (Kaçkarlar'da Tek Başına 1)
Huser-Yukarı Kavrun (Kaçkarlar'da Tek Başına -2)
Kavrun- Ayder- Hazindak- Pokut- Çamlıhemşin (Kaçkarlar'da Tek Başına -3)
Kaçkarlar'da Tek Başına-4 (VİDEO)
Kaçkarlar'da Tek Başına (ROTA)
kardeşim eline ayağına yüreğine sağlık. diyecek bir şey bulamıyorum. gönülden tebrikler...
YanıtlaSilTeşekkürler.
SilAli Hocam tebrikler
YanıtlaSilyaylaların altını üstüne getirmişsin
Haziran sonu Hopa'dan yürüyerek tüm Karadeniz, Ege ve Akdeniz'i geçmeyi düşündüğüm seyahatime başlayacağım.
YanıtlaSilYazdıklarınız ve fotoğraflar bir kaç konuda içimi rahatlattı. Çok teşekkürler.
burayı bisikletle turlayabilir miyim ?
YanıtlaSilElbette.
Sil